27 Şubat 2025 Perşembe

Sait Aytemür



Gaye Boralıoğlu'nun hatırlattığı MediaCat yazısı. 

Çok deliydi. Çok akıllıydı. Deli deli güler sonra birden öfkelenirdi. Bazen bir ip cambazı olduğunu düşünürdüm, insana her an düşüverecek hissi veren. Düştü. Sait’i kaybettik. Sait Aytemur’u.
Manajans’ın müşteri ilişkileri direktörüydü bir vakitler. Çok sağlam adamdı. 
Son yazılarından birini bırakayım buraya…

Beyin çürümesi 

Kapitalizm yeni feodalizm olmuştu. Dijital platformlar üzerinde yeni köleler vardı. Bu köleler ucuz maliyetli içerik üreticisiydi. Hepsi dijital derebeylerine çalışıyordu. 

"MediaCat dergisine, ilk yıllarından itibaren yazdıklarımla mütevazı katkılar yapmaya çalıştım. Bin yıl önceydi diyebilirim. O yıllarda sinema işletmecisi bir arkadaşımla sofradaydık. Daha açık ifadeyle rakı sofrasında. Seçkin Avrupa filmleri, arthouse filmler gösteren bir sinemanın işletmecisi. O sinemanın müdavim patronları arasında bugün zindanda olanlar var. Sinema da tarih oldu.

Sinemacı arkadaşımla interneti ve filizlenen sosyal medyayı tartışıyorduk. O bir çeşit cennet görüyordu ufukta. İnternette oluşan iletişim ve sergileme ortamlarının demokrasiye büyük katkı yapacağını savunuyordu. Özgür ifade ortamı genişleyecek ve derinleşecekti. Bunun sonucunda yeni sentezler oluşacak ve demokratik hayat zenginleşecekti. Kültürler arası temas yoğunlaşacağı için yerel ve küresel barış ortamı gelişecek diyordu arkadaşım. Gerici akımlar, gelişmiş demokrasilerden akan iletişim, kurulan dostluklarla zayıflayacaktı. Örneğin, siyasette rekabet daha seküler ve rasyonel bir eksene evrilecekti. Kadına şiddet azalacak ve uzun vadede ortadan kalkacaktı. Klasik medya da olumlu yönde değişmek zorunda kalacak, çokseslilik artacaktı. Gençleşecek ve modernleşecekti. Daha çok kadın yazar olacaktı. Dış dünya haberi çoğalacaktı. Arkadaşım çok iyimserdi. Bense her zaman olduğu gibi temkinli ve hatta kötümserdim.

Televizyonun şahane olduğu yıllar

1977-81 arasında ABD ve Kanada’da lise ve üniversitede okumuştum. Sol demokrat bir ailenin yanında yaşamıştım. Sabık Maryland Valisi Preston Lane’in kızı Dorothy Lane ve eğitimci din adamı Worthington Campbell’in evinde. ABD Watergate travmasından Carter yönetimine geçişteydi. Carter, Nixon neyse onun tersiydi. Ve o yıllarda Trump gibi bir soytarının ABD başkanı olabileceği hayal bile edilemezdi. Ünlü televizyon habercisi Walter Cronkite yeni emekli olmuştu. Amerikan halkının güvendiği haberci. Brinkley, Chancellor, NBC ana haberdeydi. MacNeill/Lehrer, PBS yani kamu televizyonu habercisi. Mike Wallece ise 60 Minutes efsanesiydi; henüz tütün tröstleri skandalı uzaktı. Peter Jennings, Tom Brokaw çok gençti. Bill Moyers çok iyi haber programları yapıyordu. Ciddi ve derin. David Frost, ünlü Nixon söyleşilerini yapıyordu. Nixon’a özür diletmek için! Nixon ise, “I screwed it up!” diyerek sıyrılmaya çalışıyordu. Norman Lear dönemiydi. Televizyon şahaneydi. All in the Family, MASH, Mary Tyler Moore, Bob Newheart, Roots, Tinker Tailor Soldier Spy vb…

Köprünün altından çok sular aktı. Rakı sofrasındaki iyimser arkadaşımın idealize ettiği internet ortamı herkesi sardı sarmaladı. Fenomenler pazarlamanın başat aparatı oldu. Estetik ve güzellik elektrik süpürgesi mucitlerinin uzmanlık alanı oldu. Vakum etkisiyle doğum izlerini silmeyi vaat eden. TikTok ve benzeri ortamlarda herkes şov insanı ve tüccar oldu. Artık kapitalizm yeni feodalizm olmuştu. Dijital platformlar üzerinde yeni köleler vardı. Bu köleler ucuz maliyetli içerik üreticisiydi. Tek amaçları dikkat çekmekti. Dikkat çekmenin karşılığı paraydı. Hepsi dijital derebeylerine çalışıyordu. Küçük ve orta işletmeler de dijital platformlara kâr payı vermeden yaşayamazdı. Hepsi sergilemeden nakliyeye dek derebeylerine mahkûmdu.

Çokseslilikten teksesliliğe

Derebeyleri sadece internete hâkim değildi. Onlar aynı zamanda gazete patronuydu. İletişimin tüm dallarını ellerine geçirmişlerdi. Çokseslilik tekseslilik olmuştu. Reklamın çerçeve içinde olması gibi kurallar tarih olmuştu.

  • Eli Acıman gibi reklamcılar tarih olmuştu.
  • Ve tarih siliniyordu.
  • Para saçan makineler.
  • Son model spor otomobiller.
  • Devasa villalar.
  • Havuzlarda çıplak bedenler.
  • Emniyete ve adliyeye girip çıkan fenomenler.
  • Karayken ak olanlar.
  • Akken kara olanlar.
  • Sokakta tecavüz edilenler.
  • Yoğun bakımda para için işkence edilen bebekler.
  • Dere yataklarına atılan melekler.
  • İnternet platformu uzmanı katil ruhlular.
  • Gösterişi sevgiye ikame edenler.
  • Siyaseti silaha çevirenler.
  • Kadını, çocuğu öldü.
  • Barış yerine savaşı.
  • Katliam ve yıkımı.
  • Hepsini sergileyenler.
  • Trump gibi birinin silahına dönüşen sosyal medya.
  • X ve Musk dünyası.
  • Twitter bye bye, X hello.
  • XXX

Sonuçta yıllar geçti. Yazılar kitap oldu. Kitaplar nadir kitap. Belki çöp oldu. Ve baktım ki, Oxford saçma sapan içeriği tüketen milyarların beyninin çürümesini yılın kelimesi yapmış: Brain Rot.

Ben yıllardır ne üzerine yazmıştım?

Rakı sofrasında iyimser arkadaşıma ne anlatmıştım?

Beyin çürümesi.

Sait Aytemur




 Deniz Mukan, Facebook'ta:



9 Şubat 2025 Pazar

Paul McMillen 1947 - 2025




9 Şubat 2025 Türkiye saatiyle 10.30'da kaybetmişiz.

Çeşitli ortamlarda bulunduk, çalıştık, gırgır yaptık. Keyifli, bilgili, işlek kafalı biriydi.

Eşiyle de araları çok uzun olmadı demek.

:(



Ümit Ünal'ın Facebook'a yazdığı:

Bu fotoğrafı arkadaşların Facebook storylerinde görünce inanmak istemedim, Bay Paul, Paul Mc Millen veda etmiş. Beni en etkilemiş insanlardan biriydi. Sadece benim değil çalıştığı herkesin hayatında büyük iz bırakmıştı. Birlikte çalıştığım insanlar içinde Ertem Eğilmez'den sonra  bana en çok inanan ve fırsat veren insandı. İlk reklamımı ve sonraki bir çok reklamı, o fırsat verdiği için çektim. RPM/Radar'da çalıştığım 4 yılda ondan çok şey öğrendim. Benzer sözleri eminim başka bir çok insandan da duyabilirsiniz. Çünkü Bay Paul baskıcı, dediğim dedik biri değil, ilgilenen, keşfeden, yol açan bir yöneticiydi. Çok iyi bir okur, çok iyi bir dinleyici, çok iyi bir izleyici, çok iyi bir sanatçıydı. Aynı zamanda çok iyi bir reklamcıydı. İrlanda'da doğmuş, Amerika'da büyümüş, Türkiye'de yerleşmişti. Çok güzel Türkçe konuşur, "mümkün mertebe", "gayr-ı meşru" gibi bir yabancıdan beklenmeyecek laflar kullanıp dinleyenleri şaşırtırdı. Çünkü yabancı değildi, bizi ve ülkemizi çok iyi anlamıştı. Gerçekten "doyumsuz", bitmeyen bir sohbeti vardı. İş toplantıları 3-4 saat sürerdi ama hiç sıkılmazdık. Kitaplar, filmler, resimler, müzikler, yolculuklar, konular bitmezdi. Yıllardır görüşmemiştik ama yeniden karşılaşacağımızdan, eski zamanlardan, yeni zamanlardan, bütün zamanlardan bahsedip yine çok güzel sohbet edeceğimizden emindim. Olamadı, çok çok üzgünüm. Sohbetini çok özleyeceğim. Çok büyük bir kayıp.

Tuğbay Bilbay'ın Facebook'a yazdığı yazı:

Üzgünüm. Onunla birlikte nicedir pek nadir olan zarafetin yitişi.. yaprak dökümü diyecektim ama çınarlar gidiyor üst üste… Bay Paul… çok güzel bir insandınız. Ne şanssız sizi tanımayan... Çok üzgünüm.

Aynur Koç'un Facebook'a yazdığı:

Üzgünüm.
😢
Sektörümüzün büyük bir emekçisi daha aramızdan ayrıldı.
İş hayatım hep Türkiye’de ilk olarak yapılan şirket birleşmelerinde geçti. Bunlardan ilkinde Radar Reklam (ülkemizin en eski ajanslarından biri) Rpm ile birleşti, RPM/RADAR oldu .Rpm’nin sahipleri Paul Mc Millen ile Füsun Gençsu idi. Radar’ın ekibi ile tanışmaya gelmişlerdi, Paulle ilk orada karşılaştım…

Milliyet Reklam Müdürü olunca RPM/RADAR Reklam Ajansı ile reklamalan / verenveren ilişkimiz oldu.

Yollar bu sektörde hep blr yerlerde keşisir. Reklamcılar Derneği’nde de görev aldım, o zaman gördüm ki Paul Mc Millen sektöre çok şey kazandırmış .

Şimdi bu derneğin onur üyelerine baktığımda, çoğunun aramızdan ayrılmış olduğunu gördüm. Ne yazık ki Paul Mc Millen da kayıplarımıza dahil oldu, güzel atlardan birine bindi ve gitti. Eli Acıman, Ersin Salman, Hulki Aktunç, Mustafa Kamer, Nazar Büyüm, Tuncer Bicioğlu ve Paul McMillen başka blr alemde biraraya geldiler. Ruhları şad olsun…

Deniz Mukan'ın Facebook'a yazdığı:

PAUL MCMILLEN...Malesef sektörümüzün en önemli yaratıcılarından ve öncülerinden birini daha kaybettik.Ajansında hiç çalışmadım ama birçok ortamda rastlaştık. Bay Paul İrlanda asıllıydı. Türkçeyi çok iyi ama aksanlı konuşurdu. Böyle aksanlı konuşan birinin ansızın deyimler kullanması, söz oyunları yapması hoş bir sürpriz olurdu. Heykel ve fotoğraf sanatçısıydı aynı zamanda. Sergiler açtığını birçok farklı projede yer aldığını görmüştüm. Çok fikir üreten, çok insan yetiştiren sektör öncülerinden biriydi. Başımız sağolsun.


Yukarıdaki ikinci portreyi çeken Serdar Tanyeli'nin Facebook'a yazdığı yazı:

Bu portresini Nişantaşı’ndaki ofisimde çekmiştim. Sonrasında fotoğraf üzerine güzel bir sohbet etmiştik. Yaratıcılığı ile bize çok şey katmıştı...

Hazım Başaran'ın Facebook'a yazdığı:

Çok ama çok üzgünüm… Güle güle Bay Pol…

Özlem Yalım ve İstanbul Modern:




Reklamcılar Derneği mesajı:




2 Şubat 2025 Pazar

Ümit Denizer 1948 - 2025

 Birkaç gün önce yazıştık. En beklenmedik anda kaybediyoruz zaten insanları...


Tiyatroya gönül ve bitmez emek vermiş, reklam da yazmış arkadaşımız...

Vikipedia'dan: