Ege Ernart
Ege Ernart 6 Mart 1937'de İstanbul'da doğdu. Beş yaşındayken annesi ile babası ayrıldılar. Ege, Galatasaray'ın Ortaköy'deki ilkokuluna yatılı olarak yerleştirildi. Bu süreç onu çok etkiledi. Üst üste çeşitli hastalıklar geçirdi.
Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra şiir, tiyatro, oyunculuk, yönetmenlik ve felsefeyle ilgilendi. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümüne yazıldı. Bu arada değişik tiyatrolarda profesyonel olarak çalıştı. Arena Tiyatrosu'nda sahnelenen "Aslan Asker Şvayk" ta sarhoş papaz Katz'ı oynarken, çekeceği "Topkapı" adlı film için oyuncu arayan Fransız yönetmen Jules Dassin'in dikkatini çekti. Dassin ile Paris'e gitti ve dokuz ay kadar Paris'te kalarak Topkapı'daki rolüne hazırlandı. Filmde kapkara gözlüklerin ardına sakladığı yüzü asla gülmeyen, sert bir Türk polisini canlandırdı.
1968'de yakın dostu Ferit Edgü'nün davetiyle Manajans'ta metin yazarı olarak reklamcılığa adım attı. Burada Edgü ile birlikte reklamcılığa yeni bir dil ve anlayış kazandırdı. O güne kadar çeviri kokan reklam metinleri duru, güçlü ve tüketicinin kalbine işleyen bir Türkçe ile yazılmaya başladı.
O günlerin Manajans'ındaki ruhu daha iyi anlayabilmek için Şener Şen'in "torpiliyle" Manajans'a giren Yavuz Turgul'a kulak verelim:
"Reklamcılığı öğrenebileceğim en iyi yerin Manajans olduğunu düşünüyordum. Çünkü Manajans o dönemin en ünlü, en popüler, reklam ajansı denince akla ilk gelen ismiydi. Ajansta üç "senior" vardı: Ege Ernart, Vural Sözer ve Egemen Berköz... Ben de onların yanına çömez olarak katıldım.
Benim Manajans'taki hayatım şöyle bölünebilir: Birincisi girdikten sonraki dönem, ki çok zorlu geçmiş bir dönemdir. Girdiğim dönem çok başarısız oldum ajansta. 'Oraya gideceğim ve çok büyük işler yapacağım' diye düşünürken, müthiş bir kayaya çarptım. Karşımda Ege Ernart, Vural Sözer, Egemen Berköz ve Eli Acıman vardı.
O zamanlar Manajans'ın yapısı şöyle: Yeni gelen 'civciv' yazarlar 'güverte' denen yere atılır, onlar orada öylece beklerlerdi... Odalar telefon numaralarıyla anılırdı. Orası da 21 ya da 26 numaraydı. 36 da büyük toplantı odamızdı mesela. Güverte dediğim yer civcivlerin çalıştığı odaydı. İşte orada uzun süre bekledim. 'Beni çağıracaklar da reklamcılığı kurtaracağım' diye; fakat kimsenin çağırdığı filan yok...
Bazen daha önce yapılmış işleri getiriyorlardı bakmam için. O zamanlar toplantı trafiği de çok yoğundu. Kreatif ekibi 36'ya çağırırlardı, ben de arkalarından imrenerek bakardım. Derken Acıman çağırır ve bir şeyler anlatmaya başlar, siz de not tutarsınız, sonra yazdığınız notları önüne getirirsiniz. Acıman sinirlenir 'Bu ne!" diye... Gerek Ege, gerek Vural, gerekse Egemen, Acıman'ı çok iyi tanıyıp bildikleri için onun söylediklerinden yeni anlamlar çıkarırlardı. Çünkü o bir şey söylerken aslında onu söylemiyordur...
Mesela 'Pırlanta gibi buzdolabı' der (AEG ile ilgili olarak), 'O bir pırlanta!' diye bağırır. Siz de 'O bir pırlanta!' diye yazarsınız. Sonra o bunu yazdığını görünce 'Nedir bu!' der. Halbuki Ege, 'O bir pırlanta' derken neyi kastettiğini bildiği için ona göre tercüme ederdi. Ben bütün bunları bilmediğim için onun söylediklerini aynen yazıyordum... Acıman yavaş yavaş bana sinirlenmeye başlamıştı.
Gerek Egemen Berköz'de gerek Ege Ernart'ta gerekse Vural Sözer'de olağanüstü bir dil işçiliği vardı. Ben gazetecilikle de uğraştım, senaryo da yazdım, yazı işleri müdürlüğü de yaptım ama bütün bunların çok ötesinde olağanüstü bir dil saygısı, dil becerisi ve dili reklamda doğru kullanabilme savaşıydı gördüğüm. Neredeyse dile bir ibadet söz konusuydu. Bir paragrafın içinde cümle sonuna gelen bir virgül meselesinden Vural ile Ege'nin gırtlak gırtlağa geldiğini bilirim. O kadar büyük bir saygı vardı dile karşı... Ve Eli Acıman'da da bu vardı tabii..." (Hayatımız Reklam, Pelin Özkan, Mediacat Kitapları, 2004)
Manajans'ta Ferit Edgü ile birlikte Tofaş ve Beymen lansmanlarını, Shell'in yerli petrol (pos bıyıklı Shell) kampanyasını hazırlayan Ernart, 1971'de Edgü ve Affan Başak ile Ajans Maya'yı kurdu. Böylece kendi ajansını açma hareketinin de öncülerinden biri oldu. Maya 1974 yılında Grafika ile birleştirilerek Grafika/Maya oluşturuldu. Ernart 1976'da buradan da ayrıldı ve E.C.A. için Bay Elmor tipini yaratacağı Konsey'i kurdu.
1979 yılında Türk reklamcılık tarihinde bir ilk olan TÜSİAD kampanyasında "freelance" yaratıcı yönetmen ve metin yazarı olarak görev yaptı. Anavatan Partisi'nin 1983 ve 1984'teki seçim kampanyalarında Manajans'ın yaratıcı grup başkanı olarak yer aldı. 1984'ten 1990'a kadar elliyi aşkın "İcraatın İçinden" programını bizzat oluşturdu. 1986 yılında kuzeni ve o zamanki Manajans Genel Müdürü Faruk Atasoy ile birlikte Birikim'i kurdu.
Ege Ernart 21 Ocak 2002'de akciğer kanseri sonucu hayata veda etti ve cenazesi Teşvikiye Camisi'nden kaldırıldı. Onun erken sayılabilecek ölümünün ardından Eli Acıman şunları söyledi:
"Neredeyse 40 yıldır tanıyorum. Mesleğine bizde, Manajans'ta başlamıştı. Onun gibi bir insan pek nadir gelir. Doğuştan kibar ve dürüsttü. Herkes tarafından sevilen ve müsbet bulunan bir insanımızdı. Çok birikimli ve yetenekliydi. O yüzden de çok büyük kayıp."
Ölümünün birinci yılında, Reklamcılık Vakfı Yayınları'ndan, Kemal Sezer'in hazırladığı ve bir nehir söyleşinin kitaplaştırılmış hali olan "Ege Ernart-Bir Öncü Reklamcı ve Sıradışı Yaşamı" adlı kitap yayınlandı.
Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra şiir, tiyatro, oyunculuk, yönetmenlik ve felsefeyle ilgilendi. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümüne yazıldı. Bu arada değişik tiyatrolarda profesyonel olarak çalıştı. Arena Tiyatrosu'nda sahnelenen "Aslan Asker Şvayk" ta sarhoş papaz Katz'ı oynarken, çekeceği "Topkapı" adlı film için oyuncu arayan Fransız yönetmen Jules Dassin'in dikkatini çekti. Dassin ile Paris'e gitti ve dokuz ay kadar Paris'te kalarak Topkapı'daki rolüne hazırlandı. Filmde kapkara gözlüklerin ardına sakladığı yüzü asla gülmeyen, sert bir Türk polisini canlandırdı.
1968'de yakın dostu Ferit Edgü'nün davetiyle Manajans'ta metin yazarı olarak reklamcılığa adım attı. Burada Edgü ile birlikte reklamcılığa yeni bir dil ve anlayış kazandırdı. O güne kadar çeviri kokan reklam metinleri duru, güçlü ve tüketicinin kalbine işleyen bir Türkçe ile yazılmaya başladı.
O günlerin Manajans'ındaki ruhu daha iyi anlayabilmek için Şener Şen'in "torpiliyle" Manajans'a giren Yavuz Turgul'a kulak verelim:
"Reklamcılığı öğrenebileceğim en iyi yerin Manajans olduğunu düşünüyordum. Çünkü Manajans o dönemin en ünlü, en popüler, reklam ajansı denince akla ilk gelen ismiydi. Ajansta üç "senior" vardı: Ege Ernart, Vural Sözer ve Egemen Berköz... Ben de onların yanına çömez olarak katıldım.
Benim Manajans'taki hayatım şöyle bölünebilir: Birincisi girdikten sonraki dönem, ki çok zorlu geçmiş bir dönemdir. Girdiğim dönem çok başarısız oldum ajansta. 'Oraya gideceğim ve çok büyük işler yapacağım' diye düşünürken, müthiş bir kayaya çarptım. Karşımda Ege Ernart, Vural Sözer, Egemen Berköz ve Eli Acıman vardı.
O zamanlar Manajans'ın yapısı şöyle: Yeni gelen 'civciv' yazarlar 'güverte' denen yere atılır, onlar orada öylece beklerlerdi... Odalar telefon numaralarıyla anılırdı. Orası da 21 ya da 26 numaraydı. 36 da büyük toplantı odamızdı mesela. Güverte dediğim yer civcivlerin çalıştığı odaydı. İşte orada uzun süre bekledim. 'Beni çağıracaklar da reklamcılığı kurtaracağım' diye; fakat kimsenin çağırdığı filan yok...
Bazen daha önce yapılmış işleri getiriyorlardı bakmam için. O zamanlar toplantı trafiği de çok yoğundu. Kreatif ekibi 36'ya çağırırlardı, ben de arkalarından imrenerek bakardım. Derken Acıman çağırır ve bir şeyler anlatmaya başlar, siz de not tutarsınız, sonra yazdığınız notları önüne getirirsiniz. Acıman sinirlenir 'Bu ne!" diye... Gerek Ege, gerek Vural, gerekse Egemen, Acıman'ı çok iyi tanıyıp bildikleri için onun söylediklerinden yeni anlamlar çıkarırlardı. Çünkü o bir şey söylerken aslında onu söylemiyordur...
Mesela 'Pırlanta gibi buzdolabı' der (AEG ile ilgili olarak), 'O bir pırlanta!' diye bağırır. Siz de 'O bir pırlanta!' diye yazarsınız. Sonra o bunu yazdığını görünce 'Nedir bu!' der. Halbuki Ege, 'O bir pırlanta' derken neyi kastettiğini bildiği için ona göre tercüme ederdi. Ben bütün bunları bilmediğim için onun söylediklerini aynen yazıyordum... Acıman yavaş yavaş bana sinirlenmeye başlamıştı.
Gerek Egemen Berköz'de gerek Ege Ernart'ta gerekse Vural Sözer'de olağanüstü bir dil işçiliği vardı. Ben gazetecilikle de uğraştım, senaryo da yazdım, yazı işleri müdürlüğü de yaptım ama bütün bunların çok ötesinde olağanüstü bir dil saygısı, dil becerisi ve dili reklamda doğru kullanabilme savaşıydı gördüğüm. Neredeyse dile bir ibadet söz konusuydu. Bir paragrafın içinde cümle sonuna gelen bir virgül meselesinden Vural ile Ege'nin gırtlak gırtlağa geldiğini bilirim. O kadar büyük bir saygı vardı dile karşı... Ve Eli Acıman'da da bu vardı tabii..." (Hayatımız Reklam, Pelin Özkan, Mediacat Kitapları, 2004)
Manajans'ta Ferit Edgü ile birlikte Tofaş ve Beymen lansmanlarını, Shell'in yerli petrol (pos bıyıklı Shell) kampanyasını hazırlayan Ernart, 1971'de Edgü ve Affan Başak ile Ajans Maya'yı kurdu. Böylece kendi ajansını açma hareketinin de öncülerinden biri oldu. Maya 1974 yılında Grafika ile birleştirilerek Grafika/Maya oluşturuldu. Ernart 1976'da buradan da ayrıldı ve E.C.A. için Bay Elmor tipini yaratacağı Konsey'i kurdu.
1979 yılında Türk reklamcılık tarihinde bir ilk olan TÜSİAD kampanyasında "freelance" yaratıcı yönetmen ve metin yazarı olarak görev yaptı. Anavatan Partisi'nin 1983 ve 1984'teki seçim kampanyalarında Manajans'ın yaratıcı grup başkanı olarak yer aldı. 1984'ten 1990'a kadar elliyi aşkın "İcraatın İçinden" programını bizzat oluşturdu. 1986 yılında kuzeni ve o zamanki Manajans Genel Müdürü Faruk Atasoy ile birlikte Birikim'i kurdu.
Ege Ernart 21 Ocak 2002'de akciğer kanseri sonucu hayata veda etti ve cenazesi Teşvikiye Camisi'nden kaldırıldı. Onun erken sayılabilecek ölümünün ardından Eli Acıman şunları söyledi:
"Neredeyse 40 yıldır tanıyorum. Mesleğine bizde, Manajans'ta başlamıştı. Onun gibi bir insan pek nadir gelir. Doğuştan kibar ve dürüsttü. Herkes tarafından sevilen ve müsbet bulunan bir insanımızdı. Çok birikimli ve yetenekliydi. O yüzden de çok büyük kayıp."
Ölümünün birinci yılında, Reklamcılık Vakfı Yayınları'ndan, Kemal Sezer'in hazırladığı ve bir nehir söyleşinin kitaplaştırılmış hali olan "Ege Ernart-Bir Öncü Reklamcı ve Sıradışı Yaşamı" adlı kitap yayınlandı.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home